Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA 05557493919
busra.kara@icloud.com
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARDA UYUM VE DAVRANIŞ PROBLEMLERİ
07/11/2021
Çocuk dünyaya gözlerini
açtığı andan itibaren ailesi onun en yakın çevresidir. Çocuğun gelişiminde en
önemli faktör ailedir. Çocuğun kişilik gelişiminin %65’i 0-6 yaş aralığında
gerçekleşmektedir. Bu süreçte çocuğa verilen ilgi, sevgi, eğitim ne kadar
olumlu ise çocuğun gelişimi olumlu etkilenmekte fakat çocuk ailesi içerisinde
yeteri kadar ilgi, sevgi görmüyorsa çocuğun gelişimi bir o kadar olumsuz
etkilenmektedir. Aile içerisinde problemli davranışlar fazla olduğu takdirde bu
çocukların okul hayatı da olumsuz bir şekilde etkilenmekte bununla beraber uyum
ve davranış problemleri daha sık görülmektedir. Bu sebeple ailelerin
çocuklarına iyi bir rol model olmaları gerekmektedir ve çocuğun eğitim hayatı
boyunca öğretmenleri ile iş birliği içerisinde çocuğun olumlu davranışları
desteklenmelidir. Öğretmenler en sık hırçın
olma, anneye bağlılık, ağlama, paylaşımcı olmama, içe kapanıklık, tırnak yeme,
altını ıslatma ve iştahsızlık gibi davranış problemleriyle karşılaştıkları;
uyum ve davranış bozukluklarıyla mücadele sürecinde öğrenci ile konuşma, aile
ile işbirliği, olumlu davranışı ödüllendirme, uzman görüşüne başvurma, sabırlı
olma, güler yüzlü ve merhametli olma yöntemlerini izledikleri ve ailelerin
çocuğa şiddet uygulama, mükemmeliyetçi olma, okula yönelik olumlu konuşmalar
yapmama, fazla ilgi gösterme, aşırı koruyucu olma, ekonomik durumlarının düşük
olması, tutarsız anne-baba tutumu ve 0-2 yaş döneminde güvensiz bağlanma gibi
davranışlarının çocuklarda uyum ve davranış problemlerinin ortaya çıkmasında
etkili olduğunu ifade etmektedirler. Öğretmenler ayrıca çocukların uyum ve
davranış problemleriyle başa çıkma sürecinde öğretmen ile iş birliği içinde olmanın,
ailenin kabullenmesinin ve tutarlı olma davranışlarının olumlu yönde etki
gösterdiğini; ailenin çocuğun durumunu kabullenmemesi ve bilinçli olmamasının
ise olumsuz yönde etki gösterdiği ifade edilmektedir. Çocukluk dönemi,
bireylerin çok yönlü gelişimleri üzerinde etkili olan ilk yaşantılarını
edindikleri dönem olmasının yanı sıra aynı zamanda ilerleyen dönemlerdeki
yaşantılarının da temellerini oluşturması açısından önem arz etmektedir.
Yalnızca yetişkinliğe hazırlık dönemi olarak nitelendirilemeyen çocukluk
dönemi, başlı başına önem arz eden bir gelişim dönemidir. Bu bağlamda eğitim
yalnızca gelecek yaşama hazırlık faaliyetleri olmasından daha ziyade aynı
zamanda içerisinde bulunulan zamana yönelik gerçekleştirilen faaliyetler olarak
da nitelendirilebilmektedir. Bireylerin yaşam sürecinde doğru ve yanlışlarını
yaşayarak öğrenmesi önemlidir. Bireylerin gelişim dönemlerinde geçirmeleri
gereken yaşantıları yaşayamamaları, bu yaşantıların ilerleyen gelişim
dönemlerinde ortaya çıkabilmesine neden olabilmektedir. Yetişkin bireylerin
sahip olmaları gereken umut, sevinç, adalet, barış ve nezaket duygular
çocuklarda da bulunması gereken özelliklerdir. Bireylerin gelişim dönemlerinde
ortaya çıkan yaşanmamışlıklar şiddeti, tatmin edilemeyen yaşantılar da suçluluk
duygusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda bireylerin gelişim dönemlerinin
tümünde olduğu gibi okul öncesi dönemdeki yaşantılarının da uygun koşullarda ve
iyi bir şekilde geçirilmesini sağlamanın, bireyin ilerleyen dönemlerdeki
yaşantılarını olumlu geçirebilmesi açısından önemli olduğu söylenebilmektedir.
Okul öncesi dönemde bulunan çocukların yaşantılarının kalitesi ve türleri çok
yönlü kişilik gelişimi üzerinde hayati rol oynayan temel unsurlardan birini
oluşturmaktadır. Bireyin ilk sosyal
çevresini oluşturan aile ve ev ortamı, bireylerin edindiği ilk yaşantıları ve
çok yönlü kişilik gelişimlerini etkilemesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Doğumdan itibaren başlayan öğrenme sürecinin ilk aşamaları ailede gerçekleşmektedir.
Bireyin yaşamının ilk yıllarında edindiği yaşantılar, bireyin ilerleyen
dönemdeki davranışlarının temelini oluşturmaktadır. Aile, erken çocukluk
döneminde bulunan çocuğun sosyal becerileri edinmesinde rol oynayan en önemli
kurumdur. Aile, çocuğun ilk sosyal tecrübelerini edindiği ortam olup, çocuğun
buradaki yaşantıları davranışlarının şekillenmesinde büyük önem taşımaktadır.
Ebeveynlerin çocuklarıyla olan etkileşimleri, çocuğun kişilik gelişimleri
açısından önem arz etmektedir. Ebeveynlerin, okul öncesi dönemde bulunan
çocuklarıyla etkileşimleri ve çocuklarına yönelik davranışları çocuğun kişisel
gelişimi üzerinde doğrudan etkili olmakta ve ebeveynlerin bu dönemde
çocuklarıyla olan ilişkileri, duygusal yakınlık düzeyleri, disiplin anlayışları
ve çocukların sundukları bilişsel uyarı imkânları çocuğun kişilik gelişimi
üzerinde olumlu yönde etki göstermektedir. Bireylerin aile
bireyleriyle olan iletişimleri, üyesi bulunduğu aile bireylerinin birbirleriyle
olan etkileşimleri, ebeveyn tutumları, ebeveynlerin sergiledikleri davranışlar,
ailenin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik durumları çocuğun kalıtsal olarak
sahip olduğu özellikleri geliştirebilmelerinde etkili olan temel unsurlardır. Ebeveynlerin
çocuğun gelişimsel özelliklerine ilişkin bilgi sahibi olmalarının önemli olduğu
ifade edilmektedir. Ebeveynlerin, çocuklarıyla etkili iletişim kurabilmeyi
öğrenebilmelerine yönelik bilgilendirme çalışmaları yapılması, çocuklarına
yönelik uyumlu davranışlar sergilemesi açısından oldukça önemlidir. Çocukların sosyal uyumunu
etkileyen önemli hususlardan biri de çocuğun aile bireyleriyle olan
etkileşimleridir. Anne ve babalar, çocuğun ilk rol modellerini
oluşturmaktadırlar. Bilişsel, duygusal ve fiziksel olarak hızlı bir gelişim
gösteren çocuklar, ebeveynlerinin davranışlarında meydana gelen değişimlerden
doğrudan etkilenebilmektedirler. Çocuğuyla etkili bir iletişim kurabilen anne,
çocuğun duygusal ve bilişsel gelişimine olumlu yönde katkı sağlayabilmektedir. Ebeveynler,
çocuklarına yönelik olumlu ortamlar oluşturarak onların sağlıklı bir duygusal
ve sosyal gelişim süreci geçirebilmelerini sağlayabilmektedirler. Anneler, çocukların
sosyal anlamda ilişki kurdukları ilk bireylerdir. Anne-çocuk etkileşimi,
çocuğun ebeveynleriyle olan ilişkilerinin gelişmesinde etkili olan temel
unsurlardan biridir. Anneleriyle etkileşimleri güçlü olan çocuklar,
yaşantılarının ilerleyen dönemlerinde sosyal çevresinde bulunan diğer kişilerle
sağlıklı ilişkiler kurabilmektedirler. Dünyada neredeyse tüm kültürlerde aile,
çocuğun sosyal becerileri edindiği ilk ve en önemli kurumların başında
gelmektedir. Fiziksel rahatsızlıkların ve diğer birtakım sorunların doğrudan
etkilediği toplum sağlığı, yetişkinlerde olduğu kadar çocuklar üzerinde de
doğrudan etkiye sahip olabilmektedir. Toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkiye
neden olan önemli sorunlardan biri olan psikolojik sorunlar son dönemlerde
çocuklarda hiperaktivite, depresyon, saldırgan davranışlar, kaygı ve inatçılık
gibi olumsuz davranışların görülme oranını arttırmaktadır. Ebeveyn ve çocukların
birbirleriyle yeterli düzeyde iletişim kuramamaları çocuklarda davranış ve uyum
problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ebeveynler arasında
görülen çatışmalar, ebeveynlerin boşanmaları, baba yokluğu, ilgisizlik, çocuğun
aileden uzak kalması, stresli aile ortamı, anne veya babanın ya da her ikisinin
evi terk etmesi, yoksulluk ve olumsuz anne-baba tutumları çocuklarda tırnak
yeme, alt ıslatma, iştahsızlık, okula gitmeye isteksizlik, yalan söyleme, çalma
ve inatçılık gibi davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden
olabilmektedir. Ebeveynlerde görülen ruhsal sorunlar, çocuğa yönelik ilgisiz ve
sevgisiz tavırların sergilenmesi çocukların bilişsel ve duygusal gelişimlerini
olumsuz yönde etkilemekte ve fiziksel rahatsızlıklar, anksiyete, depresyon,
saldırganlık, korku, düşmanlık, hiperaktivite ve dikkat eksikliği gibi
sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ebeveynlerin çocuklarına
yönelik sergiledikleri koruyucu, mükemmeliyetçi, demokratik, duyarsız,
otoriter, hükmedici, reddedici, ihmalci ve cezalandırıcı davranışları anne-baba
tutumları olarak tanımlanmaktadır. Olumlu ebeveyn tutumları sergileyen
ebeveynlerin çocukları arkadaş canlısı, yardımsever, özgüveni yüksek,
becerikli, sosyal çevresindeki bireylere ve olaylara duyarlı, yeterlilik
duygusu kazanmış ve yüksek sosyal sorumluluk düzeyine sahip olma gibi kişilik
özellikleri geliştirirken; olumsuz ebeveyn tutumları sergileyen ebeveynlerin
çocukları ise düşük özgüven, bağımlı, çekingen, davranış ve uyum problemleri
sergileme gibi kişilik özellikleri geliştirebilmektedirler. Farklı ebeveyn tutumları
sergilenen ailelerde yetişen çocuklarda farklı kişilik özellikleri ve davranışlar
gözlenebilmektedir. Özdenetime sahip olmayan, özgüven düzeyi düşük ve bağımlı
bireylerin bu olumsuz kişilik özellikleri yaygın olarak olumsuz ebeveyn
tutumlarından kaynaklanmaktadır. Aile başta olmak üzere sosyal çevrenin bireyin
davranışları üzerinde etkili olduğu göz önünde bulundurulduğunda, okul öncesi
dönemi çocukların sergiledikleri uyumsuzluk ve davranış bozukluklarını
anlamlandırabilmek ve bu davranışların kaynağını doğru bir şekilde tespit
edebilmek için çocuğun incelenmesinin yanı sıra aynı zamanda sosyal çevresinin
ve ailesinin incelenmesi de gerekmektedir. Çocuklar içerisinde bulundukları
gelişim dönemlerinde sergiledikleri davranışların yanı sıra problemli olarak
nitelendirilen birtakım davranışları da sergileyebilmektedirler. Uyum
bozukluklarının ve problemli davranışların erken dönemde fark edilememesi ve bu
problemin çözümüne yönelik gerekli tedbirlerin alınmaması bireylerde kalıcı
davranışlara dönüşebilmesine neden olabilmektedir. Bu bağlamda çocukların
davranışlarının takip edilmesi ve sergiledikleri problemli davranışların
belirlenerek çözüm yollarının aranması bu davranışların kalıcı davranışlara
dönüşmemesi amacıyla alınabilecek önemli önlemlerden biridir. Erken çocukluk dönemi
kişilik gelişiminin önemli bir bölümünün tamamlandığı gelişim dönemi olup, bu
dönemde birtakım sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan uyum ve davranış
problemleri bireyin ilerleyen dönemlerde sosyal ilişkilerinde çeşitli sorunlar
yaşamasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda erken dönemde ortaya çıkan
davranış problemlerinin belirlenmesi ve bu problemlerin kaynağını belirleyerek
çözümünün aranması bu davranışların bireylerde kalıcı hale gelmesinin önlenmesi
açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle çocuklarda uyum ve davranış bozukluklarının
ortaya çıkmasında etkili olan ebeveyn tutumlarının belirlenmesi bu
davranışların ortaya çıkmasının engellenmesinde ve kalıcı davranışlara
dönüşmesinin önlenmesinde büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda okul öncesi
dönemde bulunan çocukların uyum ve davranış bozukluklarının giderilmesinde
ailenin rolünün belirlenmesi büyük önem oluşturmaktadır. KAYNAKÇA Akçınar, B., Baydar, N. (2018). Erken
çocuklukta anne davranışlarının dışsallaştırma davranış problemleri ile
ilişkisi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 66, 454-470. Kandır, A., Alpan, Y. (2008). Okul öncesi
dönemde sosyal-duygusal gelişime anne-baba davranışlarının etkisi. Sosyal
Politika Çalışmaları Dergisi, 14(14), 33-38. Kargı, E., Erkan, S. (2004). Okul öncesi
dönem çocuklarının sorun davranışlarının incelenmesi (Ankara İli Örneği).
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 135-144. Poyraz, H. (2003). Okul öncesi eğitimin
ilke ve yöntemleri. Ankara: Anı Yayıncılık. Seki, T. (2014). Ergenlerin sosyal görünüş
kaygıları ve öznel iyi oluşlarının sahip oldukları değerler açısından
incelenmesi. (Yüksek Lisans Tezi). Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Konya. Tezel-Şahin, F. (2003). Çocuğun gelişimi
ve eğitiminde babanın rolü. M. Sevinç (Ed.), Gelişim ve Eğitimde Yeni Yaklaşımlar.
(s.459-463). İstanbul: Morpa Yayınları. Ünsal, F.Ö. (2010). Okul öncesi eğitim
kurumuna devam eden 60-72 aylık çocukların sosyal duygusal uyumları ile
davranış sorunları arasındaki ilişkinin incelenmesi. (Yüksek Lisans Tezi).
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Uzman Klinik
Psikolog Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN YEME BOZUKLUKLARI - 01/06/2023 |
Beslenme kriteri bireyin yaşamını devam ettirebilmesi, sağlıklı olmak ve büyümenin devamı için çok önemlidir. |
AKRAN ZORBALIĞI - 01/02/2023 |
Akran zorbalığı, çocukların kendi yaş gruplarında olan bir ya da birkaç kişiye; sosyal, fiziksel, sözlü ve cinsel olarak zarar vermeleridir. |
KEKEMELİK - 24/08/2022 |
Kekemelik, konuşmanın akıcılığındaki bozukluklar ile karakterize bir konuşma bozukluğudur. |
BİR İLİŞKİDE SÜREKLİ KENDİ İSTEDİĞİNİ YAPTIRMAK İSTEYEN BİRİYLE NASIL BAŞ EDİLEBİLİR? - 09/06/2022 |
İletişimde ve ilişkilerde en büyük problemlerden biri de bir tarafın sürekli kendini haklı görmesi ve sürekli her istediğini yaptırmaya çalışmasıdır. |
GASLIGHTING (PSİKOLOJİK MANİPÜLASYON) NEDİR? - 24/05/2022 |
Gaslighting, bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemidir. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirmedir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
ÇOCUKLARDA ÖFKE PROBLEMİ - 06/03/2022 |
Her istediği yapılan ya da her şeye çok kolay ulaşabilen bir çocuk psikolojik olarak elde etmesi gereken bazı becerileri çok da elde edemeden büyümüş olmaktadırlar.Bunun getirdiği problemleri de yaşamının sonraki evrelerinde göstermeye başlamaktadır. |
BİLİŞSEL ÇARPITMALAR - 21/01/2022 |
Bilişsel çarpıtmalar, bireyin duygularını ve bununla bağlantılı fizyolojik ve davranışsal tepkilerini etkileyen, herhangi bir durum değil, o duruma ilişkin kişinin yaptığı yorumlardır. |
Devamı |