Bir Çocuk Ergen Pedagogu Gözüyle Terapi
Bir Çocuk Ergen Pedagogu Gözüyle PsikoTerapi
"Bazen Biri Çıkar Karşınıza, Hayata Dair En Temel İnançlarınızın Büyük Bir Yanılgı Olduğunu Fısıldar Kulağınıza ve O andan itibaren Yeni Bir Pencereden Bakarsınız Hayata"
Bir hayat vardır başkalarına ait, onu yaşamak zorunda bırakılırsın, kendin gibi olamazsın, her aynaya baktığında içindeki beni haykırmak istersin dünyaya ama yapamazsın, toplumun kölesi olmuşsundur bir kere, seni çevreleyen cam fanusu kıramazsın, her kırmak istediğinde eline batıcak olan cam kırıkları gelir aklına, aslında bunlar sadece beynini kemiren bir kaç metofor müsveddesidir. Asıl yüzleşemediğin, kabuğundan çıkıp, sen olmayı başardığında, ailenin, toplumun sana yönelttiği 'sen artık bir hiçsin' bakışlarına maruz kalmandır. Midende bir hüzünle yaşarsın hep, yıllar önce oturmuştur bir kere midene bu sancı, senin bir parçan olmuştur bir kere, bu acı olmadan hayatın nasıl olacağını hayal bile edemiyecek kadar hem de. Yıllar böyle geçip giderken, sen eğitimine dört elle sarılıp, insanlara Kant'ın Saf aklın eleştirisi ayarındaki "özgür düşünme teorileri"ni bilgelikle sunarken, aslında en çok kendini özgür olduğuna inandırmaya çalışırsın. Ama ruhundaki çatışmalardan kurtulamazsın, düşünmekle var olmak arasındaki ince çizgiyi düşünürsün hep.
Descartesin 'düşünüyorum, öyleyse varım' cümlesinde ki ruh-beden-zeka üçlüsünün bir çatışması olduğunu bilirsin yaşadıklarının ama buna meydan okuyacak gücü bulamazsın kendinde.
...ve... günlerden bir gün "sınav kaygısı" şikayeti ile gittiğin psikologa ruhuna açarken bulursun kendini, sınavlarda tam not alamamanın sen de meydana getirdiği yetersizlik, değersizlik hissini itiraf ederken. Nerden çıkmıştı tüm bunlar dersin kendi kendine, senin "sınav kaygısı" için psikolog geçmişine inmeye çalışmış, aileni, anne baba ilişkilerini analiz etmeye başlamıştır bir kere. Arkadaşlarınla olan problemlerini, onlara söylemeye bir türlü cesaret edemediklerini dile getirmeni istemiştir. Sen anlattıkça ve ruhundaki o derin çatışmaları resmettikçe, tüm acılarına neden olan duygu daha çok ortaya çıkmıştır: İnsanların onayını kaybetme ve onların gözünde değersizleşme korkusu. Psikoloğun senin korkunu tanımladığı an, beyninde şimsekler çakmıştı. İlk defa yaşadığın korkunun tanımıyla yüzleşmiştin sen, gözlerinden yaşlar boşalıyordu, arkadaşlarınla yaşadığın zorluklar, onlara kızıp, öfkelendiğin anlarda, onların sevgisini kaybetmemek uğruna hep sustuğun durumlar birer birer film şeridi gibi canlanmıştı zihninde. Ne kadar da yerinde bir tanıydı bu, arkadaşının arabasında seyahat ederken, elindeki kahvenin yere düşüp, arabayı kirletmesi durumunda, arkadaşının artık seni eskisi kadar sevmeyeceğine inanmak başka neyle açıklanabilirdi. Üstelik onun için yaptığın tüm yardımlar ve her sıkıntısında yanında olmana rağmen. Çünkü sen en mükemmel olmayı seçmiştin, çünkü ruhun sevgiyi haketmenin formülünü hata yapmamak olarak algılamıştı var olduğu müddetçe.
Ama Psikoloğun dediği gibi, bunlar öğrenilmiş korkulardı. Geçmişinde ki yaşanmışlıkların eseriydi bunlar. Birden annen canlandı gözünde. Onun istediği gibi olmadığında, sana yönelttiği o hata affetmeyen, sevgiden yoksun bakışlar ne kadar da işlemişti içine. O bakışlara, annenin şuçlayıcı ve yıkıcı eleştirilerine maruz kalmamak için hep en mükemmel olmaya çalışmıştın tüm çocukluğun boyunca. Ve o gün Psikoterapi odasını terkederken, kendine bir söz vermiştin. Hata yaptığında, insanların seni sevmeyeceği endişesinin üzerine gidecektin ve bu inancının gerçek olmadığını yaşayarak kendine ispatlayacaktın. Ve işte o zaman kendi değer yargılarınla yoğrulmuş bir hayat için, hapis olduğun o cam fanusu kırma cesaretine sahip olacaktın.
Bize ulaşın...
724 Psikoloji 0533 373 81 23