evlilik cinsel terapist nesrin örek 05057675885
nesrinorek@yahoo.com
BOŞANMA VE STRES
31/01/2018
BOŞANMA VE STRES
Evlenme gibi boşanma da bir DURUMDUR ve bu duruma yol açan çok sayıda sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik faktör bulunmaktadır.
Eşler beraberliklerini sürdürmelerinin imkansız olduğunu anladıkları zaman boşanma yolunu seçerler. Boşanma karşılıklı anlaşılarak alınmış ortak bir karar olsa bile, insan hayatında birçok değişikliği de beraberinde getiren çok önemli bir stres kaynağıdır.
Bir evliliğin sona erdirilmesi taraflar için birçok problemi de beraberinde getirir. Bu problemlerin boyutu ve şiddeti, evlilik süresinin uzunluğu ve çocukların sayısı ile doğru orantılı olarak artar.
Kısa süreli evliliklerde - eğer çocuk da yoksa- tarafların yüklendiği stres, başlangıçta ailelerin yaptıkları maddi harcamalar ve bir evliliği sürdürmek konusundaki başarısızlık duygusundan kaynaklanır. Ayrıca taraflardan birisinin diğerini açık olarak istememesi durumunda da reddedilen tarafın incinen gururunu onarması zaman alır. Erkeğin reddedildiği bazı durumlarda , hoş olmayan tavır ve davranışların ortaya çıkmasına, fiziki güç kullanmasına ve saldırganca davranışların görülmesine rastlanabilir.
Kısa süren evliliklerde; bir taraftan ortak kazanılanların fazla olmayışı, diğer taraftan ortak kazanılanların fazla olmayışı, diğer taraftan eşlerin her ikisininde önlerinde yaşanacak bir hayat ve beklentilerinin olması, yeni bir uyum yapmayı ve boşanmadan doğan stresi yenmeyi kolaylaştırmaktadır.
Ancak uzun süren evliliklerde; karı-kocanın beraberlikleri süresinde ortak olarak biriktirdiklerini - her iki tarafıda ikna edecek dürüstlük ve hakkaniyet ölçüleri içinde- paylaşmaları mümkün olmamaktadır. Gerçekten de, iki kişinin ortak olarak sürdürdükleri hayat içinde kazanılan herşey konusunda hangi tarafın daha çok hakkı olduğuna karar vermek imkansızdır. Bir taraftan uzun yılların biriktirdiği olumsuz duygular, diğer taraftan böyle bir bölüşmenin tarafları memnun edecek biçimde yapılmaması ve hepsinden önemlisi kişilerin gelecekle ilgili beklenti ve şanslarının bir hayli sınırlanmış olması yüzünden, uzun süren beraberliklerin ayrılıkla sonuçlanması, taraflar için son derece önemli bir stres sebebidir.
Uzun yıllarını belirli bir kişi ile geçirmiş, olumlu veya olumsuz birçok alışkanlık edinmiş ve ortak dostlar kazanmış olan kişi; evinde, alışkanlıklarında, dostlarında hatır sayılır değişikliklere katlanmak zorunda kalacaktır. Bir de bütün bu sayılanlara ortak çocukların paylaşılma zorunluğu ile ilgili güçlükler eklenirse, boşanmış eşlerin karşı karşıya oldukları zorluklar konusunda çok basit düzeyde bir fikir edinilmiş olur.
Bir başka önemli konu da, eşlerin - kaçınılmaz olarak zaman içinde karşılıklı oluşan- birbirleri ile ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerinin onları zorlaması, gerginlik yaratması ve dolayısı ile ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilemesidir.
Bu sayılanların dışında eşlerden birinin, ya evlilik içinde geliştirdiği bir beraberliğe yönelmesi veya boşanmanın hemen ardından yeni bir beraberlik içine girmesi, yalnız kalan eş için ayrı ve önemli bir stres kaynağıdır. Durum, yeni bir beraberliğe yönelen kişi açısından da çok kolay değildir. Çünkü uzun yılların getirdiği alışkanlıkları kısa sürede terk edip, yeni beraberliğin yeni şartlarına uyum sağlamak da zaman alacak zahmetli bir durumdur.
Boşanma, uzun yıllar içinde kazanılmlş maddi imkanların sağladığı belirli bir konfor ve rahatlığın da terk edilmesini zorunlu hale getirir. Eşlerin- birinin veya her ikisinin çok varlıklı olmaları durumu dışında- hayat standardında kaçınılmaz olarak bir düşüş olur ve daha sınırlı yaşamak zorunluluğu ortaya çıkar. Bu da hayatın bütününü ilgilendirdiği için, kişilerin hayatında çok önemli bir stres kaynağı oluşturur.
BOŞANMA VE ÇOCUK:
Boşanmanın en olumsuz yönlerinden birisi de çocuklar üzerindeki etkisidir. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, çocuklar anne ve babalarını mutlu görmek isterler. Özellikle bir ayrılığa tahammül etmek ve anlayışla karşılamak konusunda çok zorlanırlar. Çocukların yaşı küçüldükçe, bu ihtiyacın ve güçlüğün şiddet ve yoğunluğu da artar, çünkü cinsiyetleri ne olursa olsun, çocuklar anne ve babalarına farklı ihtiyaçlarla bağlıdırlar. Bunu anne ve babanın tek başına karşılaması mümkün değildir. Anne ve babanın beraber yaşarken dikkat etmeyebilecekleri bu özellik, ayrıldıktan sonra bütün şiddeti ve ağırlığıyla tarafları zorlayan önemli bir stres kaynağı olur.
Çocuk güven duygusun hayatının ilk yıllarında sevgi nesneleri ile olan ilişkisi içinde kazanır. Çocuk için en temel ve vazgeçilmez sevgi nesneleri anne ve babadır. Anne- baba ayrılığının çocuğun mutsuzluğunun en başta gelen ve kesin sebebi olduğu bilinmektedir.
BOŞANMAKTAN VAZ GEÇMELİ Mİ?
Yukarıda yazılanlardan çıkartılacak sonuç, boşanmanın çok kötü ve hiçbir zaman başvurulma ması gereken bir yol olduğu değildir. Hiç şüphesiz birlikteliği yürütmenin iki taraf için de imkansız hale geldiği ve beraberliğin ıstırap kaynağına dönüştüğü bazı durumlarda boşanma kaçınılmaz olur.
Böyle bir durum sözkonusu olduğunda konuya çocuklar yönünden daha farklı bir açıdan bakmak mümkündür. Bir çocuk için çatışma içinde ve sürekli gerginliğin hüküm sürdüğü bir aile ortamında yaşamak yerine ayrı yaşayan bir anne ve babanın çocuğu olmak daha iyidir.
Burada anne ve baya önemli görevler düşmektedir. Bunların başında çocuğun yanında - eşini kötülememek- gelir. Çocuk kaç yaşında olursa olsun anne ve babasının - iyi insanlar- olduğuna inanmaya ihtiyacı vardır. Bu inancı ne pahasına olursa olsun sarsmamak gerekir.
BOŞANMADAN ÖNCE
Boşanma süreci bireylerin tutum, değer ve tercihleri arasında ya da eşlerin evlilik öncesi beklentileri ile evlilik sonrası karşılaştıkları gerçek durumlar arasındaki farkın (kriz) ne kadar başarılı ölçüde tolere edip edilmediği ile ilgilidir. Eğer krizler atlatılamazsa evlilik sorunlu zemine doğru kaymakta ve ilşki sürekli çatışmalı halde çekilmez duruma gelmekte ve boşanmayı akla getirmektedir.
Boşanma, kişinin sadece bir başka kişiyle birlikteliğini noktalaması anlamının çok ötesinde, karmaşık sonuçlar veren ve kişiyi hayatın her alanında yeni bir uyum yapmak zorunda bırakan bir durumdur. Bu sebeple, eğer durum buna uygunsa eşlerin bir süre ayrı yaşamayı denemeleri, kararlarını bir kez daha gözden geçirme imkanı vermesi açısından yararlıdır. Bu süre içinde tarafların birbirleriyle olan ilişkilerini en alt düzeyde tutmaları veya mümkünse hiç görüşmemeleri de yerinde olur.
Eşlerin bir süre ayrı yaşamaları, onlara başkalarına veya karşılarındaki kişiye 'bir şeyleri' ispat etmek için verilmiş acele boşanma kararlarının sakıncalarını düşünmek imkanı tanıması açısından yararlı olabilir. Bu süreçte ise, ilişkinin boşanma ilişkisi olup olmadığı konusunda karar vermek adına bir uzmandan yardım alınması faydalı olacaktır.
BOŞANMADAN SONRA
Bütün bu anlatılanlardan sonra, beraberliği sürdürmenin iki taraf için de imkansız olduğunun anlaşılması üzerine alınacak ''ayrılık'' kararının hızla uygulanması çok yerinde olur. Çünkü boşanma durumunun ve bunu ortaya çıkaran gelişmelerin iki taraf için de 'uzayıp gitmesinin' kronik bir stres doğurması ve olumsuz duyguları pekiştirmesi kaçınılmazdır.
İşlerin bu noktaya varmasından sonra yapılacak olan, yeni şartlara hızla uyum sağlamaya çalışmaktır. Bu amaçla en başta eski ile ilgili, kendi kendine düşünce düzeyindeki hesaplaşmalardan, ortak dostlar arasındaki sonuç vermeyecek tartışmalardan uzak durmak yerinde olur. Kişi geçmişe hayıflanmak yerine, hayatla ilgili şanslarını gözden geçirmeli ve bu şansları kullanmaya yönelmelidir.
Hiç şüphesiz insan, ne kadar gençse bu şanslar o kadar fazladır. Ancak unutmamak gerekir ki, insanın hayattan bekledikleri ve zevk aldığı konular her yaşta değişmektedir. Bu sebeple insanın kaç yaşında olursa olsun, hayat karşısında daima şansı vardır. Önemli olan en başta bu şansları kullanmaya karar vermesi, daha sonra da bunu uygulamak üzere harekete geçmesidir. Muhakkak ki, böyle bir davranışa yönelmek her zaman çok kolay olmaz. Unutmamak gerekir ki, çıkış yolu sadece ve sadece bu yöndedir; hayıflanmak, üzülmek ve suçlamakta değil! Kişinin bütünüyle geçmişin olumsuzlukları ile kuşatıldığı ve yeni bir hayata başlamakta güçlük çektiği bu dönemlerde bir uzman yardımı almakta yarar olacaktır. Alınacak uzman desteği ; boşanma öncesi, sırası ve sonrasında bu süreçlerin daha az zorlayıcı olmasını sağlayacaktır.
NESRİN ÖREK Aile ve Çift Terapisti - Cinsel Terapist 0505 767 58 85
#Cinsel #Terapist #Nesrin #Örek #Kimdir #Cinsel #Terapi #Merkezi Vajinusmus Nedir Tedavisi Nasildir? #Vajinusmus #Video
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Cinsel isteksizlik nasıl ele alınmalı ve tedavi edilmelir? - 01/02/2018 |
Cinsel isteksizlik nasıl ele alınmalı ve tedavi edilmeli? Eşlerin cinsel istek düzeyleri belirgin olarak farklı olduğu zaman ilişkide sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum eşler arasında yanlış anlamalara ve ciddi çatışmalara yol açabilmektedir. |
ERKEKLERDE GÖRÜLEN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI - 01/02/2018 |
A. Cinsel İstek Bozuklukları - Cinsel İsteksizlik -Cinsel Tiksinti Bozukluğu Hiperseksüalite B.Cinsel Uyarılma/Setleşme Bozuklukları - Cinsel Güçsüzlük/ Empotans |
Cinsel Kimlik Gelişiminde Aile Tutumunun Önemi - 31/01/2018 |
Cinsel Kimlik: Bireyin kendi bedenini ve benliğini, belli bir eşeylik (cins) içinde algılayışı, kabullenişidir. Kişi kendini; erkek, kız , ya da eşeysiz, her iki cins olarak algılar. |
Cinsel Kimlik Gelişiminde Aile Tutumunun Önemi - 31/01/2018 |
Cinsel Kimlik: Bireyin kendi bedenini ve benliğini, belli bir eşeylik (cins) içinde algılayışı, kabullenişidir. Kişi kendini; erkek, kız , ya da eşeysiz, her iki cins olarak algılar. |
Bir Kaçınma ve Erteleme Hastalığı VAJİNİSMUS - 30/01/2018 |
Vajinismus geleneksel olarak “psikofizyolojik” bir bozukluk olarak tanımlanır. -Doğru olan bu tanının konması için bozukluğun sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir. |